28 Aralık 2012 Cuma

Yüzün...


Benim kaderim bu, 
öylece karşına oturup seyrediyorum 
yüzünden geçen zamanları... 

Küçük bir çocuk olan yüzün 
annesinin kalbinin kapılarında kalmış... 
Kırgın düşlerinde sakladığın... 
İlk gençlik oluyor sonra yüzün 
öyle eksik, öyle yarım kalmış büyümelerden durgun... 

Sevdayla ışıyan, 
çaresiz aşkların şiirlerinde mısra mısra yaşlanan yüzün... 

Benim kaderim bu 
öylece karşına oturup 
seyrediyorum zamanın içinden geçen yüzlerini... 

Bana sevdalı bir yüzün vardı eskiden 
o şimdi yalnız içimde saklı...

Cezmi Ersöz

4 Aralık 2012 Salı

Nafile Çaba



Neye ağladığını bilmez mi insan. Ben bilmiyorum. Hayat mıydı yaşlarımı akıtan, yoksa insanlar mı? 

Bir oda arıyorum ağlamak için. Fakat bütün odalar kalabalık. Ağlayabilsem de sessiz ağlıyorum. Kimseler duymasın istiyorum. Bir tutsaklık daha işte gözyaşıma. Özgür değiliz ki bu dünyada. 

Hiçbir şey yokken ağlıyorum şimdi. Bana ne ağır geldi bilmeden. Yalnızca, sessizce ağlıyorum. Bir suçlu gibi duvar diplerine çöküyorum. Duvarlar nereye kadar dayanacak acılarıma bilmiyorum. Güçlü gibi görünseler de onlarda çatlıyor duyuyorum. Her bir çatlağın arasından bir çığlık kulaklarımı tırmalıyor. Ellerimle kulaklarımı kapatıyorum. Ama çaresiz… Sanki daha da artıyor gürültü. Çatlakları, uzattığım ellerimle örtüyorum ve nafile çabalarımla güçsüz düşüyorum. 


Büşra K.

27 Kasım 2012 Salı

Ceyhun Yılmaz - Aşk




bir tek senin görebileceğin bir yerden 
sana gülümsüyorum... 
onların duydukları kahkahalarım değil 
aşkı tarif gerekirse sana 
anlatayım 
aşk ne biliyor musun 
benim sana yaşadığım, 
senin durmadan 
üstüne bastığın...


Ceyhun Yılmaz

Anılar Yanımda.



Sonbahar mevsiminde dökülen yapraklar kadar, 
Yorgunum bu aralar. 
Ne gitmeye mecalim var aslında ne de kalmaya 
Savrulup gidiyorum oradan oraya… 

Zaman kayıp giderken ellerimden, farkında olmuyorum çoğu zaman. Dilediğince yaşıyorum sevgimi… Hayatımı… Her şeyi düşünerek nereye kadar yaşar ki insan? Umutla, hayallerle tutunmaya çalışırım, hoyrat rüzgarlara rağmen. Uçurumun kıyısında hissederim kendimi. Sadece anılar vardır o an yanımda. Ama anılarında elleri yoktur. Düşmeye mahkumumdur… 

Şimdi neredeyim bilmiyorum. Kayboldum bu yalnızlıkta. Nefes almak kolayken bu bedene, vermek çok zor oluyor işte. Buğulu bir camdan izliyorum artık hayatı. Silmek gelmiyor, görmek için akan zamanı… Tek kişilik bir yolculuk yapıyorum dönüşü olmayan… Dönmeye cesaretim, umudum kalmayan… Hayallerimi de bırakıp bir kenara, usulca gidiyorum… Cesaretimi, korkularımı, umutlarımı bir boşluğa bırakıp… Sadece gidiyorum. 



Merve Ç.

20 Kasım 2012 Salı

Aşklar Ayrılık Olmadan Biter.



Bazen insan bilerek mutsuzluğu sever. Karşılıklı sevseniz de bu sizi biz yapmaz. Onunla mutlusunuzdur, huzurlusunuzdur. Ama yine çıkmaz ağzından o lanet olası “evet”… Diyemezsiniz “senin olmaya hazırım, işte geldim ne olursa artık” diyemezsiniz. Korkmak değil bu. Bu sadece daha sonra yaşanılacak acıları şimdi yaşamayı seçmek. Bir an önce onu onun olmadan terk etmektir içinizden. Aslında içinizden de çıkmaz ya neyse… Onu çok iyi tanırsınız, hep onu düşünseniz de hayatınızdayken aslında o, onu reddedersiniz. Bencillik değil bu. O acı çekiyordur belki evet ama sizde çekersiniz, daha çok… Çünkü o sadece olmadığı için kızar ya da üzülür. Ama siz hem sevdiğiniz, hem de özlediğiniz için üzülür hem de olmasına izin vermediğiniz için kendinize kızdığınız için üzülürsünüz. Böyledir bazı aşklar. Bir şeyler yaşanır adı olmaz. Bazı aşklar ayrılık olmadan biter… 


Merve K.

18 Kasım 2012 Pazar

Ağız Alışkanlığı




Hissetmesek de bir yerlerde olduğunu biliyoruz, dokunmaya korktuğumuz yaralarımızı. 
Ve daha nelerden korkuyoruz kim bilir…
Sahi saçma değil mi yaşananlar?
Peki, neden böyledir ki bu insanlar?
Bu sorulara bile kendimiz cevaplamaya çalışıyoruz nedense. Budur belki de bizi kaybeden kişi yapan. Hayatın içinde kaybolup gidiyoruz zamansız ve buna kimse aldırmıyor çünkü onlar pervasız. Herkes kendi içinde yaşıyor, yaşamaya çalıştığı hayatı ya da sadece “hayat” diyor ağız alışkanlığı.

Saklamaya çalışsak da kalbimiz ele verir bizi.
Gözlerimizde her seferinde öne atar kendini.
Bakmaya korksak da bu aşk tutsak eder beni.,
Parmaklıklar arasında kalır tüm bedenim.
Her canım yandığında kaybolurum biranda.
Görmez beni tanıyan her kişi.
Bir tek sen görürsün tüm benliğimi.
Ya da bilirim aslında sende görmezden gelirsin sevgimi.
Haykırmaktan korkuyorum, avazım çıktığı kadar susuyorum şimdi.
Yalnız sen haykıra biliyorsun sevdiğini…
Sadece uzaktan izliyorum ben ise…

Duyuyorum konuşuyorsun bir şeyler.
Beni fark edince susuyorsun,
Ve fısıldıyor bütün gerçekler…
Şimdi kalkıp gitmek için bir nedenim varken
Ben hala hangi sebeple oturuyorum?
Cevabım olmasa da kalbimden konuşuyorum…

Ruhumu dağıtırken sen şimdi etrafa,
Ben nereden başlayacağım toplamaya?


Merve Ç. Ve Büşra K.

15 Kasım 2012 Perşembe

Bu Sonu Önce Ben Yazdım.



Kimselerin başını bile bilmediği o günlerde
ayrılık sevgiyi hissettiğim ilk anda korkum oldu
seni bulup bulup yitirdim düşlerimde
sonra yeniden buldum yeniden yitirdim
bende kalacağın bir yarın kurgulayamadım
sevgiyi ve korkuyu birlikte yaşadım
bu yüzden bir daha göremeyecekmişim gibi uzun ve derindi bakışlarım
her yeni buluşma ilki kadar heyecanlıydı ve sensizlik hep seninleydi...

bu sonu önce ben yazdım
kimselerin başını bile bilmediği o günlerde
bilseydin ayrılığa yazgılanmış bir sevgiye açar mıydın yüreğini
takvimden günleri birer ikişer çalmama
aylara yıllara yerleşmeme izin verir miydin
görüyor musun farkında olmadan ne çok şey paylaşmışız seninle

bu sonu önce ben yazdım
kimselerin başını bile bilmediği o günlerde
hayallerin ardından serüvenlere sürüklendik seninle
hiç görmediğimiz ülkelerde hayatlar kurar evler döşerdik
kısa vadeler seçerdik hayatlarımızı yenilemeye
o gün gelmezdi bir türlü
vade dolmazdı
birileri çıkar yolumuzu değiştirirdi
yeni hayaller armağan ederdi bize
çocuk olur kanardık
sonuna kadar gidilecek yollar yerine böyle kopuk maceralara tutkunduk
seviyorduk
bir yaz gecesi dolunaydı
bana bakmıştın.
bende korkularımı yenmiştim
bizden başka inanacak kimsem kalmamıştı
yorgunduk kazanmak zorundaydık üstelik
adımlarımıza güç verecek sağlam zeminlerden yoksunduk
içimiz bir kararsa bir daha güneşi göremezdik
birbirimize güvendik, bize aşılmayacak dağ taş kalmadı sandık
en güzel günlerimizdi o günler

bu sonu önce ben yazdım
kimselerin başını bile bilmediği o günlerde
sonra her şey değişiverdi
umutlarımızı yitirdik
kendi ayak izlerimizden yürüdükçe birbirimize
dostluğun vermiş olduğu lezzeti üretmekten bıkkın
kışkırtıcı huysuzluklardan medet umduk
ayrı dünyaları özledik
kendi peşimizden koştuk başkaları diye
şimdi şarkılar söylediğimiz birbirimizin gözlerinde eriyip gittiğimiz puslu gecelerin kokusu burnumda tütüyor
beni beni böyle bir gecede öldürmeliydin
bir cennetten bir cennete geçmeliydim
itirazım olmazdı
sürgünleri bana vermemeliydin.
Beni beni böyle bir gecede öldürmeliydin
ayrılık çığlıkları kanımı dondururken
gemilerimi yakacak çılgınlıklarımı gemleyip
kendime ve sana en mutlu bölünmeleri vaat etmiştim
benden armağan olacak bütün bensizlikleri reddettin
ve ben hiç bilmediğim dokunuşlarınla yüreğimden izlerini kazıdım
bu sonu önce ben yazdım

Kahraman Tazeoğlu

11 Kasım 2012 Pazar

Alevinde Külüm.



Seni ezberledim ben. 
Yüzünün en ince ayrıntılarına kadar… 
Parmaklarımı yüzünde gezdirdim bir kere, saçlarını okşadım mesela… 
Uyurken nasıl da masum oluyorsun, biliyor musun? 
Sarıldım sana sımsıkı, nefesini çektim içime… 
Mutluydum kollarında bir çocuk gibi. 
Dudaklarım sadece dudaklarına değil, ruhuma da değdi. 
Kalbini de dinledim… Nasıl hızlı atıyordu… 
Ve nasıl da hızlı nefes alıp, nefes veriyordun. 
Kollarına aldın beni bir kere, dokundum sana, bütünleştik… 
Yanacağımı bile bile yandım… 
Senin ateş olduğunu bildiğim halde, 
Alevinde kül oldum ben… 

Merve K. 

29.09.2012 
Cumartesi

8 Kasım 2012 Perşembe

Buğulu Bir Cam.



Sonbahar mevsiminde dökülen yapraklar kadar, 
Yorgunum bu aralar. 
Ne gitmeye mecalim var aslında ne de kalmaya 
Savrulup gidiyorum oradan oraya… 

Zaman kayıp giderken ellerimden, farkında olmuyorum çoğu zaman. Dilediğince yaşıyorum sevgimi… Hayatımı… Her şeyi düşünerek nereye kadar yaşar ki insan? Umutla, hayallerle tutunmaya çalışırım, hoyrat rüzgarlara rağmen. Uçurumun kıyısında hissederim kendimi. Sadece anılar vardır o an yanımda. Ama anılarında elleri yoktur. Düşmeye mahkumumdur… 

Şimdi neredeyim bilmiyorum. Kayboldum bu yalnızlıkta. Nefes almak kolayken bu bedene, vermek çok zor oluyor işte. Buğulu bir camdan izliyorum artık hayatı. Silmek gelmiyor, görmek için akan zamanı… Tek kişilik bir yolculuk yapıyorum dönüşü olmayan… Dönmeye cesaretim, umudum kalmayan… Hayallerimi de bırakıp bir kenara, usulca gidiyorum… Cesaretimi, korkularımı, umutlarımı bir boşluğa bırakıp… Sadece gidiyorum. 


Merve Ç.

07.11.2012
Çarşamba 11:20

Kandırmalı Sevdalar.


Kaçıyorum bugünlerde her şeyden,
Senden ve benden.
Biz’den kaçarken tökezliyorum yollarda.
Güçlük çekiyorum bu yarım insanlarla.
Bir yarım da sendin hayatımda,
Hiçbir zaman tamamlayamadım da…
Çaba sarf edecek gücümde kalmadı ya!

Seni ellerimle iterken artık;
Umutlar yakışıyor yakama,
Sarsıyorlar beni tümüyle.
Ve yine senden kaçarken,
Umutsuzluklar kovalıyor beni.

Arkama bile bakmadan gidiyorum şimdi…
Oysa biri omzuma dokunup,
Geri çevirse yolumdan “gitme” dese.
Bir umuda daha bağlanırım o an.
Kolaydır beni kandırmalı sevdalar…

Büşra K. ve Merve Ç.

6 Kasım 2012 Salı

Acım Mı? Geçmedi… Alıştım Sadece



Kalır gibi gidişlerini izledim önce, sonra gider gibi kalışlarını… Ve anladım ki ne sen gidebiliyorsun ne ben kalabiliyorum. Öyle bir hayat yaşıyoruz ki şimdi; ağlamak gülmenin mahkumu, gülmek ağlamanın gardiyanı gibi sanki…

Ve anladım ki ne seninle ağlayabiliyorum, ne de sensiz gülebiliyorum.

Belki de sen aşka aşıktın, ben üstüme alındım bilmiyorum. Bir gün gerçekten seni terk edebilecek miyim onu da bilmiyorum. Üzerine sinen benin kokusunu duymadan yaşayabilecek misin?.. Çünkü, senden geriye sadece sen kalana dek terk edilmiş olmuyorsun.

İnsan yaşadığı anın değerini yaşadıklarından ötürü değil, neler yaşayacağını bilmediğinden ötürü bilmez. Seni çok seviyorum; bir gün seni terk etme gücümü kendimde bulup bulamayacağımı bilmeye bilmeye… Anlıyor musun?

Gel “biz” olalım demek kolay… Benimle hiç olur musun?

Acım Mı? Geçmedi… Alıştım Sadece

İnsanlar geçmişlerine en büyük ihaneti unutarak yapar. Benim geçmeyen geçmişim hep şimdimde duruyor. Anılar unutmayı zorlaştırmak için verilmiş cezalardır sevgilim. Ben bu cezaya gülümsüyorum. Senin bıraktığın hiçbir şey ardımda kalmadı benim. İnsana en uzak düşen şey, bilerek geride bıraktıklarıdır çünkü… Kalbimdeki yerine hiç ihanet etmedim. Gidişin hiç bitmedi bende. Kaybedecek de olsam bir yolum vardı sende. Ve hayat o kadar kuralsızdır ki bazen, oyunu kuralına göre oynamak bile kazandırmaz insana. Seni kaybedeceğimi bile bile oynadım bu oyunu. Utanmaktan utanmadan..

Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.

Beni mutlu edecek yalanlar söylemeyi öğrendim sensizlikte. Küçük mutluluklara büyüteçle bakmayı bildim. Sustum öylece. Konuşamadım sensizlikle. Gidişini haklı gösterecek uyduruk bahaneler buldum kendime. Sustum öylece… Kimse benim kadar sessiz susamazdı. Zaten o eski tadı da kalmadı susmaların; kime sorsam konuşuyor şimdi. O kadar sustum ki sensizliğe, sessizliğimde boğuldum her gece. Çok düşündüm seni düşünmemeyi. (Düşünmekle olmuyormuş seni düşünmemek). Keşke bana beni nasıl unuttuğunu öğretseydin, belki ben de sana uyardım. Anlamadığım tek şey; bende duran zaman sende nasıl geçiyor?

Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.

Ben senden mutlu bir son değil, mutlu bir sonsuzluk istemiştim. Anlamadın! Belki de seni güzelleştiren, hayatın çirkinliğiydi… Bunu da ben anlamadım! Acaba benimle mutlu olduğun için mi beraberdin yoksa ben mutlu olduğum için mi? Bu sorunun da cevabını bırakmadın. Sadece gittin. Aşk ne senin bende gördüğündür ne de benim sende gördüğüm. Aşk; birlikte gördüğümüzdür sevgili. Seninle aynı değilmiş aşka bakışımız. Sen benden kusursuz bir aşk istedin, ben senden yaşanabilir bir aşk. Belki bu yüzyılın insanı değilsin diyeceksin bana ama bence aşk karşındaki insan çırılçıplakken bile gözlerini onun gözlerinden ayırmamaktır sevgili. Bu kadar temiz severken seni, koca bir hayatı kirletip terk ettin beni. Bu hayat seni unutabileceğim kadar uzun değil sevgili.

Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.

Sen bir katilsin ama suç işlemedin. Suç işlemeden katil olanlar sadece kalp kıranlardır. Keşke “beni” öldürseydin; kalbimi değil! Üzülme sakın. Yaşayan ölülere yas tutulmaz sevgili. Ağlarken bile güzel kalmayı becerebilen yüzünle hatırlıyorum seni. Bensiz de yaşayabilecekken, beni tercih edendin o zamanlar. Nasıl da inanmıştım konuştuklarına. “Sevdim” demiştin, hatırla. Oysa sevilmekten önce güvenilmek isterdim ben. Daha ilk kıskançlığımda çekip gittin. Kıskanmak aşkın bencil yüzüdür sevgilim. O kadar da mı hatrım yoktu sende? Aşkı meslek edinmiş yüreğin meğer ne kadar da hazırmış her yeni başlangıca hazin bir son bulmaya… İçindeki eksikliği boşluk zanneden sevgilim; şimdi gözlerimizin her çarpışmasında kırılan kalbimin parçaları hayatıma batıyor biliyor musun?

Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.

Aramıza kaç dünya girdi kim bilir? Senden sonra öyle büyük bedeller ödedim ki… Senin yalan ve ihanete ödediğin bedelin çok daha ağırını ben dürüstlüğüme ödedim. Ömrüne kattığın mutluluğu, benim hayatımdan çalman doğru muydu sence? Gözlerin beni ararken benden önce kaç gözde kirlendi kim bilir? Bunun hesabını hiç sormadım ben sana. Ama sen geçmişimi kabullenemediğin için, geçmişime sahip olmaya çalıştın. Benim olmak için değil, ait olmak için sahiplendin. Yine yanıldın! Değişirsin diye çok bekledim. Ve anladım ki insan değişir ama bizi asıl üzen hiç değişmeyenlerdir. Yaralar acıyı saklar, izleri hayatı gösterir. Gözlerini biraz aralayabilseydin, sana aydınlığı öğretecektim. Şimdi geceyi yak ki ışısın. Gidişini affetmeyişimdendir bu gaddar halim. Senden çok daha alaları beklese de kapımda, ben şairim; kıyamam turnayı gözünden vurmaya…

Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.

İnsanı yaşatan ve ayakta tutan umutların, bir gün insanı öldüren umutlara dönüşmesi ne acı. Hâlbuki bütün bunlara ne gerek vardı? Hayat beni sensizken de uzun uzun öldürüyordu zaten. Ah bir de ölmeyip böyle benim gibi yaralı kaldın mı vay haline. Zamanla biter diye diye zamanı bitiriyor omzunda ağladığın dostların. Hâlbuki zaman acıyı bitirmez, dönüştürür sevgilim. Doğru tecrübeleri körelten, yanlış sıralamalardır. Başlamak bitirmenin yarısıysa, yanlış başlamak hatanın tamamıdır. Yanlış aşkta kazanmaksa, aslında kaybeden olduğunu bilmemekmiş… Bütün bunları bana sen öğrettin. Bilmeden… Her “yeniden”, gerçekten yeniydi eskiden. Şimdi her başlangıç, bitişini ezbere bildiğimize merhaba demek yeniden ve yeniden. İşte hayat böyle susturuyor insanı bazen. Başlıyorsun ama sonunu getiremiyorsun. Her şey o bildik ayrılığa çıkıyor çünkü… Böyle zamanlarda basiretin bağlanır, dilin kurur, kalbin donar. Başladığın cümleni kendin bitiremezsen, noktayı başkası koyar.

Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.

Şimdi içimde varmaktan çok bir gitme isteği. Zaman o kadar cimri ki; hiçbir saniyesini vermiyor geri. Zamanın değerini daha iyi anlıyorum bu yalnızlık yolunda şimdi. Ki beni zaten bu kalabalıklar yalnızlaştırdı sevgili. Yalnızlık tek başına taşınır. Sakın yanlış anlama, kendimi yitirmiş değilim, sadece sende kayboldum o kadar. Hayat sunduğu her engelin arkasına bir mutluluk saklıyor. Elbet yolumu bulurum yine. Elbet yine mutlu olurum. Kış geldi bak, ayrılığımızın beyaz çölü. Yine bahar gelecek, yine mevsimler dönecek ama gelecek de bir gün geçecek. Bu kadar konuştuğuma bakma. Aslında ben sana hep susacaktım ama sen kelimeleri ağzımdan çaldın. Ah sevgili… Beni benden alıp gittin; içimde bensizlik dışımda sensizlik var şimdi. Sadece şunu merak ediyorum; hiç ağlamıyor musun özlerken? Bu kadar mı yoruldun benden?

Şimdi son sözüm sana şu sevgili: bazı erkekler adam doğar, bazıları sonradan adam olur. Ben aşkı nimet gibi başımın üstünde taşıdım; bundandır boyun eğmeyişim. Riski bazen kazanmak, bazen de elindekini kaybetmemek için alırsın. Hayat böyle işte korkun kadar kaçar, cesaretin kadar savaşırsın!

Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.

Kahraman Tazeoğlu 

1 Kasım 2012 Perşembe

Kalp Ritmim.



Karardı bak yine gökyüzü. 
Kaybettim artık güneşimi neredesin? 
Gelmedin, gelmezsin de bilirim. 
Ben ise usanmadan seni beklerim...

Saatler, günler, haftalar ve aylar yıldırsa da beni, hep seni düşlerim. Hep seni beklerim sana rağmen, hep yanımda ol isterim. Ama nafile… Elimden tutmasan da aynı şehirde olmak bile huzur verir bazen bana. Mesela bir pencerenin ardında hayal ederim seni. Açtığında tam karşımda, kilitlediğinde hayatının dışında. Hayatı böyle yaşamak istersin sen. Ben ve biz olmadan. Oysa sessiz ve umutsuz bir dünyada, seninle seslenmişti yüreğim. Bazen boğazına hıçkırıklar karışır, bazen de ümitlerle nefes alırdım. Yaşardım ya yeterdi bu kadarı. Görürdüm ya seni yeterdi. Uzaktan… Çok uzaktan hissederdim seni. Kalbimin o anda ritmi bozulur. Hızlanır nefesim. Anlarım, bir sen daha gelir uzaktan. Belki sen değil, fakat sana benzeyen biri belli. 

…Bu bulutlar altında ne kadar dayanırım? 
Bir ışık olsa şimdi hayatımda, alışırım. 
Ama yok ki hiçbir sebep yaşamaya, 
En önemlisi de sen yoksun kalbimim yanında. 



Merve Ç. ve Büşra K. 

03.10.2012 
Çarşamba

22 Ekim 2012 Pazartesi

Çok Sevmişti.



Herhangi bir geminin limandan ayrılmasına bile ağlar oldum 
Sonra akşamların gelişi gündüzlerin vedası üzdü beni 
Sayende yaşadığıma bile efkarlanıyorum 
Artık gerisini sen düşün 
Sebepsiz hüzünlerdir benim kirpiklerim 
İster istemez öpüp kaçarlar beni 
Hiçbir şey olamamış gibi 
Nasıl bir selama mutlu oluyorsam 
Sensizliğimde bir yağmur damlası bazen kahrediyor beni 
Çok genç ölücem belki 
Belkide yaşayanlar kendi nefeslerine bile inanamayacaklar öldüğümde 
Elbette her veda gibi hüzünle uğurlanıcam 
Kimileri üzülecek kimilerinden fazla 
Az yaşadı diyecekler arkamdan az yaşadı 
Ama çok sevmişti... 

Ceyhun Yılmaz

Mahkum Oldum.



Merak etmeyin beni. Ben kendimdeyim bugün de. Sıkıldım artık kendimde olmaktan. Sıkıldım artık kendimi birilerine anlatmaya çalışmaktan, beni tanımayanlarla nefes almaktan ya da onlarla boğulmaktan. Zorla gülmekten yoruldum. Parçalarımı dağıttığım her insandan, paylaştıklarımı geri toplamaktan yoruldum. 

Gel zaman git zaman… Beni tanıdıklarını sandığım, ama aslında hiç tanımayan insanlar gördüm. Yürüyüp durdum aynı yollarda. Yoruldum, çok yoruldum ben. Boşa nefes alıyorum sanki. Her şey gereksiz geliyor. Ağlamak gereksiz, konuşmak gereksiz, umut gereksiz artık. “Yeter” diye bağırıp çığlık atmak varken şimdi. Gözyaşlarım içime, hıçkırıklarım sessizliğe mahkûm oldu. Ben kendime mahkûm oldum. Sessizlik benim lanetim, bundan sonra. Her soruya bir sessizliğim var. Üç noktalarım var mesela, belki birileri doldurur diye. Ama boşaymış ve boş kalmış… 

Hayat diyorum beş harfle. Hüzün diyorum beş harfle. Ben diyorum üç harfle. Yaşadıklarım bu kadarken, ben bu kadarım. Acılarım cilt ciltken ben bir sayfayım. Önsözüm “sessizlik”, sonsözüm ise “kimsesizlik”. 

Büşra K.

16 Ekim 2012 Salı

Sevmek...



Sevmek…
Seni alabildiğine sevmek…
Hiçbir şeyi umursamadan, bütün karanlıkları hiçe sayarak sevmek
Tutmak ellerinden, o derinlere inmek, gitmek oralara, o yerlere
Orda hep sen olmalı, seni yaşamak ve olduğun yerde bile 

Seninle sensiz olamamak…
Sonrada sensiz edemediğimi, edemeyeceğimi söyleyememek sana
Susmak…
Susmak…
Korkudan ölünceye kadar…

Ümit Yaşar Oğuzcan

Bir Karanlık Kalır



Işığı yanardı aşkın. “Acaba perdenin arkasındaki o mu” diye merak edersin. Hep kurarsın kafanda. Ama bozar kurduklarını hayat. O ışık ki neredeyse hiç sönmez. O ışık ki hep seni hatırlatır. Artık burada olduğumu bilsen de çıkmazsın cama. Sonra bir karanlık kalır bana. O yanan ışık birden sönüverir. Umutlarım kalır o karanlığın içinde, ben kalırım. Fakat sen düşünmezsin bunları. Kurduğun masallarla uyursun belki de. Ama bilmem ki uyurken ne tarafına yattığını. 

Bilirim ama, sevdiğin vardır. Bizden ne kadar korkarsan o kadar yaklaşırsın ona. Bizden korktukça ona sığınırsın sen. Senin kaçışın olur da benim neden yoktur? Neden benim kimsem yokken sen dolup taşarsın insanlarla? 

Beni bu aşka bakışlarınla karıştırdın. Her bir bakış daha da itti beni bu uçuruma. Uçurumun dibinde sen yoktun ve hayatta yoktu yanımda. Aslında sen beni ölüme itendin. Bende ölen kalbimle günden güne dirilendim.

Büşra K.ve Merve Ç.

4 Ekim 2012 Perşembe

Ufuk Çizgisi




Bir ufuk çizgisi çizdim kendime… Bir yerde görünmüyor hayat… Yaşadıklarıma kadar her şey, ilerisi yok. Bir şeyler yaşanıyor, oluyor, bitiyor ve ben izliyorum. Soyutlanmışım büsbütün insan kılığına bürünmüş her şeyden. Gözyaşlarım ıslatıyor yanaklarımı, nedensiz bir hüzün çöküyor üstüme ve bazen… Anlamsız bir kahkahanın içinde buluyorum kendimi. Eğer ağlıyorsam çok mu mutsuzum ya da böylesine gülüyorsam çok mu mutluyum? Sahi ya mutluluk sürekli mi? Tercih meselesi,insan nasıl olmak istiyorsa öyle oluyor; üzgün, sevinçli, huzurlu, huzursuz… 

Yaklaştığımı sandıkça ufuk çizgime, uzaklaşıyorum… Zaman ya hep geç kalıyor ya da erken gidiyorum. Tutunamıyorum şu dünyanın düzenini ya ben insanlara yabancı geliyorum ya da tüm insanlar bana… Ne zaman gerçek bir şey arasam soğuk mezar taşlarına gidiyor ayaklarım… Ölüler diyorum, tek gerçek onlar. 


Merve K.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Gözyaşı Çaresizliği




Bir acı var yüreğimde… Her gece içimi daha fazla acıtan… Boğazımda düğümlenen… Yanaklarımı ıslatan… Nefes almamı zorlaştıran… Bir acı var yüreğimde… Ne kadar uğraşsam da söküp atamadığım koca bir acı…
Neden böyledir ki hayat?
Neden ıslanır ki yanaklarım?
Neden akar ki gözyaşlarım?
Hepsi yüreğimin acımasından mıdır?
Ben neden bu hayatta hep kaybeden tarafım?
İşte bir soru işareti daha… Gece gece, daha bir başka oluyor acılar… Sessizlik, karanlık… Ve gözyaşlarım…
Hiç karşılıksız sevdin mi sen?
Her gece onu düşünüp uyudun mu, ya da uyumaya çalıştın mı aklında o varken?
Hiç yaşamadığıın bir şey için defalarca, hıçkıra hıçkıra ağladın mı sen?
Sevmek nedir bilir misin?
Sabahları mutlu gözüküp akşamları ağlamaktır… Yorgunluktur karşılıksız sevmek… Ne kadar kaçmaya çalışsan da yakanı bırakmaz gözleri… En zoru da budur ya; yüreğin acır ama elinden bir şey gelmez. Sadece gözlerin dayanamaz bu acıya… Bırakır kendini… Ve akmaya başlar acıların… Her damlada sevgin gider birer birer… Gizlemeye çalışırsın ama olmaz… Kendinden kaçarsında gözyaşlarından kaçamazsın… Ele verir seni… Gizleyemezsin o an acılarını… En güçsüz olduğun andır işte o an… Gözyaşı çaresizliği anlatır… Acılar ise insanı ağlatır…

Merve Ç.

Şemsiyesiz Kirpiklerim



Artık bitirmeliyim kalbimde. 
Tüm bakışmaların altına “son” yazmalıyım. 
Bunu bana reva görsün hayat. 
Yardım etsin unutmama. 


Çok zor değil. 
Yalnızca bana bakmasın. 
Değil başını çevirmeyi, 
Göz ucuyla bile bakmasın artık. 
Artık, artık’larım çoğalmışken, 
Tüm anılarını alıp gitsin. 
Filmin başında yazan ismimiz, 
Filmin sonundaki “son”la sussun. 
Seyirci olan gözlerimiz, 
Alkışlamadan kalkıp gitsin. 
Yağmurlarda ıslanmasın o gözler. 



Şemsiyesiz olan kirpiklerimiz, 
Son kez ıslansın. 
Başkasını tutacak olan ellerimiz; 
Eldivensiz gezmesinler, 
Çünkü üşüyecekler.

Büşra K. ve Merve Ç.

21 Eylül 2012 Cuma

Duyduğum Ses.



Hayat doğrularımı alıp götürüyordu. Yanlışlarım ile bir başıma kalıyordum bende. Yalnız kaldığım odam gibi. Sadece orada huzurluydum. Çünkü duyduğum ses; kendi sesimdi. Yabancı seslerle meşgul olmuyordum. Kulaklarım duymaz olurdu dışarıda. Çığlıklar, sessizlikler her şey dışarıdaydı. Tüm pislikler ve tüm yok oluşlar. Ama “ben” yoktum. Kendimi bulamazdım. Çoğu zaman kaybolurdum. Ancak arayanlarım olmazdı. Sonra bedenim ruhumu bulamaz olurdu. 

Kayıp mıydım? 

Yoksa ben, hep böyle mi olurdum? 


Büşra K.

Seni Seviyordum.



Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi... 

Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi 

İnsan her gün anımsar mı aynı gözleri 

SENİ SEVİYORDUM ve senin haberin yoktu 

Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesten başkaydı işte... 

Güldüğü zaman yukarıya bakardı; 

Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı... 

Ne güzeldiler sen bilmiyordun... 

BEN SENİ SEVİYORDUM... 

Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler 

Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu 

Geri dönüyordu, çoğalarak 

Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum her şeyi, herseyi erteleyişim oluyordun 

Kalp ağrısı oluyordun, 

Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun, 

Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk, 

Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk 

Cesurduk... 

Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller... 

Ben SENİ SEVİYORDUM sen bilmiyordun... 

Sevinçlerim oluyordun ara sıra sen hiç bilmiyordun 

Sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra 

Yağmurlar yağdı, serin haziran akşamları 

Derken bir gün uzaktan gördüm seni... 

Saçların bana inat başın her şeye meydan okuyarak işte yine aynı 

Kalbimi acıttı her zamanki gibi... 

Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun 

Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir yada boşver bilme en iyisi...



İclal Aydın

9 Eylül 2012 Pazar

Bende Duran Zaman



Paha biçilmeyecek bir an yaşadım. Daha önce hiç yaşamadığım. Parlak ışıkların altında seninle, üç saniyeliğine göz göze geldim. Bitmesini istemediğim saniyeler, yerine hiçbir şeyi koyamadığım gözler. Nasıl bir dünyadır orası? Neleri gizliyor ardında? Bilemiyorum… Yalnız’ca o üç saniye ve bende duran zaman…
Gözlerine bakınca konuşamayan, susunca yanan dilim. Geceleri sadece bana görünen yüzün, sabah olunca aklıma gelen gözlerin. Sonsuza dek beklediğim ayak seslerin.
Tüm yollarım sana çıkıyor. Kulaklarım sensizlikle çınlıyor. Güneş battığında kararan kalbim, güneş doğduğunda ışık saçıyor.

Büşra K. ve Merve Ç.

7 Eylül 2012 Cuma

Anlamıyorum.


Anlamıyorum kimseyi...
Kimsede beni anlamıyor. Bugün biri için ölen yarın başkasında yaşam soluyor. Dün onsuz zaman geçmiyor diyenler bugün başkasıyla ana doymuyor. İki güzel laf söyleyince adam oldum sanıyor. Söylenenler yürekten gelmedikten sonra ne anlamı var adam oldum sanmanın... Herkes sevilme derdinde ama hiç kimseyi sevmiyor... Zengin fakirin halinden anlamıyor, hep daha fazlasını istiyor... Ha bir de isyan moda olmuş her şeye en ufacık şeyde pes ediyor yakınıyor... Yahu biri de kaldırıp ellerini Şükür etmiyor... Kimisi hep ağlıyor kimisi de gereğinden fazla gülüyor... Ortasını bulan yok. Kendini bilen yok dünyada... Yalan dünya ben de yalan olayım varsın diyor. Hiç düşünmüyor öbür dünyayı. Bu dünyada sınandığını bilmiyor. Kalbi kararmış, gözlerine perde inmiş bu insanların... İnsan mı dedim özür dilerim. Eğer insanlıksa bu ben insan olmak istemiyorum..

Merve K.

5 Eylül 2012 Çarşamba

Çalamadığım Kapılar


Belki bilmem gerekirdi varlığını
Şimdi neyi özlediğimi bilmeden yaşamıyorum
Ve gidemediğim bir yol var
Çalamadığım bir kapı
Hüznümün adı belli
Faili meçhul bir yalnızlık değil artık benimki
Ama senin yalnızlığın meşgul
Benim yalnızlığım kalabalık
Boş içki şişeleri var yanımda
Her birinde ayrı hüzün
Atamıyorum onları...
Başka şişelerde başka hüzünlere dönüşmesinler diye
Kullanılmış ikinci el yalnızlıklara sebep olsunlar istemem
Her üzüntümü müebbete çeviriyorum evimde
Mutfak çok temiz...
Kirlenmedikçe yaşanmıyor oysa
Seni düşünüyorum
Derli toplu musun
Mutlu musun
Yoksa yaşanmışlıklar kirletiyor mu seni de
Bir gün karşılaştığımızda ellerimle silecek miyim yüzünü
Ya da silemeyecek kadar temiz olman üzer mi beni?


CEYHUN YILMAZ

30 Ağustos 2012 Perşembe

Herkes Kendi Yolunda



Bazen kötü olduğu dostlarına söyleyemezsin bile. Hem acın tazelenmemiş olur, hem de onları üzmemiş olursun. Ve hayat bir yandan kollarına alırken seni, bir yandan itiverir geriye. Düşersin buz tutmuş asfalta. Düşüşün acısıyla yalpalanırsın. Etrafına bakarsın, tanıdık birileri var mı diye. Fakat yoktur hiç kimse. Herkes kendi yolundadır artık. Onlar gelmeye çalışsa da yanına, hayat buna izin vermez. Yalnız doğup, yalnız öleceksindir ! 


Büşra K.

28 Ağustos 2012 Salı

Üzgün Yara Bandı



Bana acıma/sız diyorlar. Neden acıyan yanlarını benimle iyileştirmek istiyorlar. Yara bandı görevinde bulunuyorum, yaralarını kapattıktan sonra çöpe atılıyorum… Oysa ki ben hep yürekteki o masum aşk olmayı isterdim, kalpteki sevgi… 

Zaman bana hiçbir şeyin sonsuz olmadığını öğretti. Hayat anı yaşamam gerektiğini gösterdi. Şimdi kimse benden bir şey beklemesin, kimsenin derdine deva olmam. İnsan kendi istemedikçe kalbi kırılmaz ve canı acımaz. Eğer oluyorsa bunu kendisi seçmiştir. Bu yüzden kimseden ilaç olmasını beklemeyin. Nasıl kendinizi mahvetmeyi başardıysanız tedavi de merhem yine kendiniz olunuz. 



Merve K.

Hep Bir Başkası



Başkalarını kırmaktan korkarız hep… Onlar için hep bir adım geride dururuz. Sırf onlar mutsuz olmasın, sırf onlar hayal kırıklığına uğramasın diye… Korkarız çünkü onları kaybetmeye… Haddinden fazla değer veririz sevmeyi bilmeyenlere. Bunu çok sonra anlarız aslında. Ama artık paramparça olmuştur kalbiniz… Bir zamanlar kaybetmekten korktuklarınızı kendi ellerinizle bırakırsınız uzaklara… Acı verir size… Güvendiğiniz, kırmaktan korktuğunuz insanlar kayıp gider ellerinizden… Ve siz sadece izlersiniz… Unutmak zor olur… Unutmak… He bir de unutmak zorunda olduklarımız var tabi… Biz istemesek de unutmak zorunda olduklarımız… Aslında unutulmaz hiçbir şey… Ne kadar unuttum desende hep bir yerlerde karşına çıkar anılar… Bir türlü bırakmaz peşini yaşanılanlar… Zor bir dönemden geçersiniz ve yanınızda kimse bulunmaz… Bu hayatta yalnızsınızdır ve siz baş etmelisiniz zorluklarla… Başkalarını düşünerek bir hayat kurulmaz… Başkalarını düşünerek yaşayanlar, kendi hayatlarını dilediğince yaşayamazlar… 



Merve Ç.

26 Ağustos 2012 Pazar

Aşk Kararmak Üzeredir Odanda


Eski bir Türkçe kitabında 
rastladım sana. 
Sırtın pencereye donuktu, 
odan kararmak üzereydi, 
usulca ona düşmüştü başın 
yorgun bir düşü taşıyordun omuzlarında. 

Birini bekliyordun, 
kendini bekler gibi... 

Ne zaman aşkın adi geçse 
sen gelirsin aklıma... 
Sırtın pencereye donuk, 
başın ona düşmüş, 
bir inanç titreşir, yaralı, yorgun omuzlarinda 

Ne zaman adın geçse 
eski bir Türkçe kitabında 
ask kararmak üzeredir odanda...


Cezmi Ersöz

Samuel Beckett'den



Doğduğum günden beri anlatmak istediklerim var ve elbette asla anlatmayacaklarım ve anlatıyor gibi yapıp asla anlatmadıklarım. Önce akciğerlere değen oksijenin yakıcılığıyla başladı ilk acılar, sonra dünyanın anlamsızlığını düşünüp duran beynimin kıvrımlarındaki patlamaların elektrik çarpmalarıyla.

Doğduğumu anımsıyorum, ölümü ise düpedüz hatırlıyorum. Bir insan doğduğunda gözyaşları dökülür sevinçten. Bir insan öldüğünde gözyaşları dökülür, üzüntüden. Yani hayat boyunca değişmeyen tek şey gözyaşlarıdır ve yeryüzünde gözyaşları sonsuzdur. Biri ağlamaya başladığında, bir başka yerde de, bir başkasının gözyaşları diner. Biri doğarken başka birinin de öldüğü gibi. Geriye kalan sadece gözyaşları ve hiçtir. Ve arada ağzımızda bir ömür dolandırıp durduğumuz onca laf, kağıtlara döktüğümüz onca kelime sadece bir tür duygu kalabalığıdır. Tutsaklığımızdan kurtulmaya çalışmanın beyhude uğraşlarıdır bunlar.

Asla gerçekten bir şey anlatılamaz, ancak bir şeyin hayali anlatılabilir, kendisi değil. O yüzden anlatmaya değil, anlatmamaya bakarım. Anlatma derdinden çok anlatmamanın zevkine kurulurum. Ama yine de hiç susmam, eğer bir gün susarsam, bu artık söylenecek hiçbir şey kalmadığı içindir, her şey söylenmiş, hiçbir şey söylenmemiş olsa bile.

Samuel Beckett

2 Ağustos 2012 Perşembe

Dayan Kalbim


Seni dağladılar, değil mi kalbim, 
Her yanın, içi su dolu kabarcık. 
Bulunmaz bu halden anlar bir ilim; 
Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık. 

Sensin gökten gelen oklara hedef; 
Oyası ateşle işlenen gergef. 
Çekme üç beş 
günlük dünyaya esef! 
Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık! 

(1972)



Necip Fazıl Kısakürek

27 Temmuz 2012 Cuma

Kafesteki Yalnız



Sıkı sıkı tuttum ben bu hayatı
İnsanları ve seni.
Fakat gün geçtikçe kopması kolay oluverdi.
Her şey artık gözümde bir hiçti.
Hiç’likler kafeslemişti beni.
Tüm çıkış yolları kilitliydi.
Ve hissettiğim tek duygu çaresizlikti.
Ağladım, yalvardım hiç’lik aşklara.
Duyuramadım sesimi zamanla.
Sustum, sesimi de unutturdum duvarlara.
Yalnızlığımı paylaştı o duvarlar,
Gözyaşlarım aktığında silendi.

Şimdi dört duvar oldu bana hayat.
Dışarıda doğdum, aşkla büyüdüm
Ve şimdi de yalnızlıkla ölüyorum.
Arkamdan ağlayanım yok,
Şu duvarlar dışında.
Duvarların boyası, benim de yaşlarım akardı yerlere.
Acıyla bakardım her birine.
Yok oluşunu izlerdim sessizce.

Büşra K. ve Merve Ç.

24 Temmuz 2012 Salı

Bu Sefer...



Kimseye söyleyemediğim şeyler var ve söylemeyeceğim. Bunu anlatamayacağım maalesef. Anlatınca hatırlarım diye korkuyorum çünkü. Konuşmaya başlarsam susamam bu kez. Yapamam birçok şeyi. Kendi özgürlüğümden tavizler veremem artık. Açılmayacak bu sefer ağzım. Unuttum ben… Öyle sanıyorum. Ya da unutacağım. Başaracağım, biliyorum.
Endişelenmesin aynalar ben yine aynı benim. Korkmasınlar çatlayacaklarından. Onlara hiçbir şey olmayacak, olan yine bana olacak…!

     Büşra K.

7 Haziran 2012 Perşembe

Bir Çırpıda...



Sildim bak şimdi her şeyi,
Oysa tükenmez kalemle yazmıştım hayallerimi…
Bir çırpıda attım dünleri,
Geriye kaldı sadece gölgeleri…

Her gördüğümde yanıyor kalbim acıdan.
Küllerini savuruyorum her yere…
Rahatlamış hissetsem de bitiyorum bende.

Yalnız bir yıl konuştuk seninle.
Koskoca bir aşkı sığdırdım bu kadarcık seneye…
Kızardım aşk durağında bekleyenlere…
Ama şimdi ben benziyorum bu durakta özleyenlere…

Büşra K. ve Merve Ç.

2 Haziran 2012 Cumartesi

Umursamaz



Bazen anlamak zordur hayatı… İnsanları… Kimi insan kendini mutlu etmek için üzer başkalarını. Düşünmez geride bıraktıklarını… Sonuçlarının nereye varacağını…
Hiç ağlamaz onlar mesela… Ne kadar umursamazlarsa o kadar yaşarlar dünyada… Gözyaşları kapalıdır akmaya… Bakabilir gözleri bu yalan hayata. Ama göremezler görmek istediği insanı karşısında. Beklerler o ömürlük durakta, belki bir gelenleri olur diye. Sonuçta bekledikleriyle kalırlar. Kimse kısa bir bakış bile yöneltmez. Ağlarlar bir denizin karşısına geçip, ona hiç gelmemiş gemileri seyreder.

Merve Ç.

Sonlar



Böyledir belki de sonlar, acı verici ve kanatıcı. Başını gördüğüm bu mutluluğun sonunu göremedim. Fark edemedim akıp giden zamanı. Anlayamadım hızlı uçan kuşları. Acele etmeleri güneşi görmek istemelerindendi. Kanatlarını aceleyle çırpıp güneşi arzuluyorlardı. Bulutlu gökyüzü onlara göre değildi. Bu yüzden kafeslerden kaçtılar her seferinde. Kanatları varken yokmuş gibi yapamazlardı. Sahte değildi onların özgürlüğü bizimkisi gibi. Onların ruhu tüm dünyayı dolaşırdı. Biz insanlar ise sadece kapalı odalarda özgürdük. Onlar ise uçsuz bucaksız bir gökyüzünde. 

Hayat adil değil elbet ama fazlasıyla da zalimdi bize. 



Büşra K.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Aşkın Yalan Olduğunu Söylemediler Bana.


Aşkın yalan olduğunu söylemediler bana, bu yüzden yara bereyim gönül evimde...
Kaşlarımdaki öfkeyi susturacak söz bulamıyorum lugatımda!
Yakışmıyor artık sana susmalar tadını kaçırdın yıllarca. Aramıza boyumuzdan büyük ayrılıklar koydun oldu mu? Bende kalabalığın tenhalaşıyor yavaştan... Meltem esmiyor nicedir, fırtınalar susmadı henüz. Hayat anlamsız geliyor tutunamıyorum canıma...
Ben hiç mutluluktan delirmedim ama; delirmekten mutluluğu aşkta öğrendim.
Neden herkes bakışlarını üstüme yapıştırmış bana bakıyor? Biliyorum, çok çirkinim kimin yüreğinin zilini çalsam açılmaz kapılar ardında kalırım kimsesizliğimden... Oysa ben düşlerin pembesini yüreğimin görünmezliğinde saklarım... Temiz hayallerimden kurşun yemek öldürüyor içime sığmayan umutlarımı: Yine de her gece mektuplar yazarım sana hiç okumayacağın.

Yüzün flulaştı gözümde, aklım yavaş, yavaş seni unutmaya yelteniyor sevgili!
O duyumsuz bakışlarından aldığım yitik anlamı göğsümde tutuyorum...
Geç bastırılmış bir yalnızlık ihtilali için MERHABA! bu yüzden zehirli geceler bırakıyorum ve seni onarıyorum kendimi yaralayarak. Yalnızlığımdan bir sen çıkarıyorum sensizlik büyüyor yanımda...
Mor bir ölüm giyiniyorum sensizliğimin, sessizliğinde... Seni çıkarıyorum hücrelerimin beyinden kan revan her parçan, ben kanıyorum gözlerimden sen düşerken.

Seni bende devleştirmeseydim bu kadar sen de bilmeyecektin farkının farkındalığını sevgili!...
Sen de unutamayacaksın yar beni... Her şarkıda biraz beni hatırlayacak sevgimi bırakıyorum yüreğine usulca haykırarak farkında olmasan da.
Göm şimdi beni aklının dehlizlerine sana da bu yakışır sevgili!
Beni saçlarının toroslarında uyut, beyaz gelinliği sen giydir başımın mezarına!
Sonranın azı, mor dağların eteğinde ölüm kusacak aşkın ciğerlerimden... Bu ölüm beni de korkutuyor ama; gelsem yoksun, gelmesen ölüm oluyorum; nedir bu ters denklem anlamıyorum!
VE BEN SENİ BİLMESENDE, HALA ÇOK SEVİYORUM..............

Birikmiş Özlemlerim



Bugün ağladım senin için,
Tuttuğum gözyaşlarım dökülüverdi ellerime.
Engel olamadım gözlerime,
Doldular birikmiş özlemlerimle.
Her geçen gün artan yorgunluğum,
Seninle birlikte başlayan umutlarım vardı benim.
Şimdi hepsi bir depremle yıkıldılar,
Tekrar inşa etmek zaman alırdı.
Diğer her şey gibi yıkıntılar arasında kaldı kalbim.
Arasam da bir daha bulamadım,
Görsem de bir daha dokunamadım.
Hayallerim yıkıntılar arasında kayıp,
Gözlerin hep aklımdaydı.
Fakat aklımdaydılar,
Kalbimde değillerdi.

Büşra K. ve Merve Ç.

10 Mayıs 2012 Perşembe

Sorulmayan Sorular



Bana hiç sorulmayan sorular var mesela. Hüznümün kaynağı sorulmadı bana. Yüzüme baktılar ama göremediler oradaki beni. Aynı bendim fakat bir şey eklenmişti hüznüme. Daha önceleri tatmadığım bir yalandı adeta. Ateşe elimizi uzattığımızda yanacağını kim bilmez ki? Ben bilemedim! Bu filmin tam ortasında uyuyakaldım. Film bittiğinde bana anlatacak kimse yoktu. Sessizce ayrıldım bomboş salondan. 
Sokaklarda boştu, uyuyakaldığım o salon gibi. Ve boş olan her şey gibi… 



Büşra K.

8 Mayıs 2012 Salı

Yollarımız Ayrı



Sevmeyeceğim bundan sonra seni.
Karşılaşırsak eğer bakma sakın gözlerime.
Dayanamazlar çünkü onlar.
Hemen süzülüverir yaşlar yanağımdan.

Yollarımız ayrı seninle bundan sonra.
Sen farklı, ben farklıyım.
Kaderimiz yan yana yazılmamış.
Yan yana görünmemeliyiz o yüzden.
Sen ve ben, “biz” olamayız zaten.
Kötümser değilim,
Sadece gerçekçiyim…!

Büşra K. ve Merve Ç.