22 Ekim 2012 Pazartesi

Çok Sevmişti.



Herhangi bir geminin limandan ayrılmasına bile ağlar oldum 
Sonra akşamların gelişi gündüzlerin vedası üzdü beni 
Sayende yaşadığıma bile efkarlanıyorum 
Artık gerisini sen düşün 
Sebepsiz hüzünlerdir benim kirpiklerim 
İster istemez öpüp kaçarlar beni 
Hiçbir şey olamamış gibi 
Nasıl bir selama mutlu oluyorsam 
Sensizliğimde bir yağmur damlası bazen kahrediyor beni 
Çok genç ölücem belki 
Belkide yaşayanlar kendi nefeslerine bile inanamayacaklar öldüğümde 
Elbette her veda gibi hüzünle uğurlanıcam 
Kimileri üzülecek kimilerinden fazla 
Az yaşadı diyecekler arkamdan az yaşadı 
Ama çok sevmişti... 

Ceyhun Yılmaz

Mahkum Oldum.



Merak etmeyin beni. Ben kendimdeyim bugün de. Sıkıldım artık kendimde olmaktan. Sıkıldım artık kendimi birilerine anlatmaya çalışmaktan, beni tanımayanlarla nefes almaktan ya da onlarla boğulmaktan. Zorla gülmekten yoruldum. Parçalarımı dağıttığım her insandan, paylaştıklarımı geri toplamaktan yoruldum. 

Gel zaman git zaman… Beni tanıdıklarını sandığım, ama aslında hiç tanımayan insanlar gördüm. Yürüyüp durdum aynı yollarda. Yoruldum, çok yoruldum ben. Boşa nefes alıyorum sanki. Her şey gereksiz geliyor. Ağlamak gereksiz, konuşmak gereksiz, umut gereksiz artık. “Yeter” diye bağırıp çığlık atmak varken şimdi. Gözyaşlarım içime, hıçkırıklarım sessizliğe mahkûm oldu. Ben kendime mahkûm oldum. Sessizlik benim lanetim, bundan sonra. Her soruya bir sessizliğim var. Üç noktalarım var mesela, belki birileri doldurur diye. Ama boşaymış ve boş kalmış… 

Hayat diyorum beş harfle. Hüzün diyorum beş harfle. Ben diyorum üç harfle. Yaşadıklarım bu kadarken, ben bu kadarım. Acılarım cilt ciltken ben bir sayfayım. Önsözüm “sessizlik”, sonsözüm ise “kimsesizlik”. 

Büşra K.

16 Ekim 2012 Salı

Sevmek...



Sevmek…
Seni alabildiğine sevmek…
Hiçbir şeyi umursamadan, bütün karanlıkları hiçe sayarak sevmek
Tutmak ellerinden, o derinlere inmek, gitmek oralara, o yerlere
Orda hep sen olmalı, seni yaşamak ve olduğun yerde bile 

Seninle sensiz olamamak…
Sonrada sensiz edemediğimi, edemeyeceğimi söyleyememek sana
Susmak…
Susmak…
Korkudan ölünceye kadar…

Ümit Yaşar Oğuzcan

Bir Karanlık Kalır



Işığı yanardı aşkın. “Acaba perdenin arkasındaki o mu” diye merak edersin. Hep kurarsın kafanda. Ama bozar kurduklarını hayat. O ışık ki neredeyse hiç sönmez. O ışık ki hep seni hatırlatır. Artık burada olduğumu bilsen de çıkmazsın cama. Sonra bir karanlık kalır bana. O yanan ışık birden sönüverir. Umutlarım kalır o karanlığın içinde, ben kalırım. Fakat sen düşünmezsin bunları. Kurduğun masallarla uyursun belki de. Ama bilmem ki uyurken ne tarafına yattığını. 

Bilirim ama, sevdiğin vardır. Bizden ne kadar korkarsan o kadar yaklaşırsın ona. Bizden korktukça ona sığınırsın sen. Senin kaçışın olur da benim neden yoktur? Neden benim kimsem yokken sen dolup taşarsın insanlarla? 

Beni bu aşka bakışlarınla karıştırdın. Her bir bakış daha da itti beni bu uçuruma. Uçurumun dibinde sen yoktun ve hayatta yoktu yanımda. Aslında sen beni ölüme itendin. Bende ölen kalbimle günden güne dirilendim.

Büşra K.ve Merve Ç.

4 Ekim 2012 Perşembe

Ufuk Çizgisi




Bir ufuk çizgisi çizdim kendime… Bir yerde görünmüyor hayat… Yaşadıklarıma kadar her şey, ilerisi yok. Bir şeyler yaşanıyor, oluyor, bitiyor ve ben izliyorum. Soyutlanmışım büsbütün insan kılığına bürünmüş her şeyden. Gözyaşlarım ıslatıyor yanaklarımı, nedensiz bir hüzün çöküyor üstüme ve bazen… Anlamsız bir kahkahanın içinde buluyorum kendimi. Eğer ağlıyorsam çok mu mutsuzum ya da böylesine gülüyorsam çok mu mutluyum? Sahi ya mutluluk sürekli mi? Tercih meselesi,insan nasıl olmak istiyorsa öyle oluyor; üzgün, sevinçli, huzurlu, huzursuz… 

Yaklaştığımı sandıkça ufuk çizgime, uzaklaşıyorum… Zaman ya hep geç kalıyor ya da erken gidiyorum. Tutunamıyorum şu dünyanın düzenini ya ben insanlara yabancı geliyorum ya da tüm insanlar bana… Ne zaman gerçek bir şey arasam soğuk mezar taşlarına gidiyor ayaklarım… Ölüler diyorum, tek gerçek onlar. 


Merve K.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Gözyaşı Çaresizliği




Bir acı var yüreğimde… Her gece içimi daha fazla acıtan… Boğazımda düğümlenen… Yanaklarımı ıslatan… Nefes almamı zorlaştıran… Bir acı var yüreğimde… Ne kadar uğraşsam da söküp atamadığım koca bir acı…
Neden böyledir ki hayat?
Neden ıslanır ki yanaklarım?
Neden akar ki gözyaşlarım?
Hepsi yüreğimin acımasından mıdır?
Ben neden bu hayatta hep kaybeden tarafım?
İşte bir soru işareti daha… Gece gece, daha bir başka oluyor acılar… Sessizlik, karanlık… Ve gözyaşlarım…
Hiç karşılıksız sevdin mi sen?
Her gece onu düşünüp uyudun mu, ya da uyumaya çalıştın mı aklında o varken?
Hiç yaşamadığıın bir şey için defalarca, hıçkıra hıçkıra ağladın mı sen?
Sevmek nedir bilir misin?
Sabahları mutlu gözüküp akşamları ağlamaktır… Yorgunluktur karşılıksız sevmek… Ne kadar kaçmaya çalışsan da yakanı bırakmaz gözleri… En zoru da budur ya; yüreğin acır ama elinden bir şey gelmez. Sadece gözlerin dayanamaz bu acıya… Bırakır kendini… Ve akmaya başlar acıların… Her damlada sevgin gider birer birer… Gizlemeye çalışırsın ama olmaz… Kendinden kaçarsında gözyaşlarından kaçamazsın… Ele verir seni… Gizleyemezsin o an acılarını… En güçsüz olduğun andır işte o an… Gözyaşı çaresizliği anlatır… Acılar ise insanı ağlatır…

Merve Ç.

Şemsiyesiz Kirpiklerim



Artık bitirmeliyim kalbimde. 
Tüm bakışmaların altına “son” yazmalıyım. 
Bunu bana reva görsün hayat. 
Yardım etsin unutmama. 


Çok zor değil. 
Yalnızca bana bakmasın. 
Değil başını çevirmeyi, 
Göz ucuyla bile bakmasın artık. 
Artık, artık’larım çoğalmışken, 
Tüm anılarını alıp gitsin. 
Filmin başında yazan ismimiz, 
Filmin sonundaki “son”la sussun. 
Seyirci olan gözlerimiz, 
Alkışlamadan kalkıp gitsin. 
Yağmurlarda ıslanmasın o gözler. 



Şemsiyesiz olan kirpiklerimiz, 
Son kez ıslansın. 
Başkasını tutacak olan ellerimiz; 
Eldivensiz gezmesinler, 
Çünkü üşüyecekler.

Büşra K. ve Merve Ç.