27 Kasım 2012 Salı
Anılar Yanımda.
Sonbahar mevsiminde dökülen yapraklar kadar,
Yorgunum bu aralar.
Ne gitmeye mecalim var aslında ne de kalmaya
Savrulup gidiyorum oradan oraya…
Zaman kayıp giderken ellerimden, farkında olmuyorum çoğu zaman. Dilediğince yaşıyorum sevgimi… Hayatımı… Her şeyi düşünerek nereye kadar yaşar ki insan? Umutla, hayallerle tutunmaya çalışırım, hoyrat rüzgarlara rağmen. Uçurumun kıyısında hissederim kendimi. Sadece anılar vardır o an yanımda. Ama anılarında elleri yoktur. Düşmeye mahkumumdur…
Şimdi neredeyim bilmiyorum. Kayboldum bu yalnızlıkta. Nefes almak kolayken bu bedene, vermek çok zor oluyor işte. Buğulu bir camdan izliyorum artık hayatı. Silmek gelmiyor, görmek için akan zamanı… Tek kişilik bir yolculuk yapıyorum dönüşü olmayan… Dönmeye cesaretim, umudum kalmayan… Hayallerimi de bırakıp bir kenara, usulca gidiyorum… Cesaretimi, korkularımı, umutlarımı bir boşluğa bırakıp… Sadece gidiyorum.
Merve Ç.
20 Kasım 2012 Salı
Aşklar Ayrılık Olmadan Biter.
Bazen insan bilerek mutsuzluğu sever. Karşılıklı sevseniz de bu sizi biz yapmaz. Onunla mutlusunuzdur, huzurlusunuzdur. Ama yine çıkmaz ağzından o lanet olası “evet”… Diyemezsiniz “senin olmaya hazırım, işte geldim ne olursa artık” diyemezsiniz. Korkmak değil bu. Bu sadece daha sonra yaşanılacak acıları şimdi yaşamayı seçmek. Bir an önce onu onun olmadan terk etmektir içinizden. Aslında içinizden de çıkmaz ya neyse… Onu çok iyi tanırsınız, hep onu düşünseniz de hayatınızdayken aslında o, onu reddedersiniz. Bencillik değil bu. O acı çekiyordur belki evet ama sizde çekersiniz, daha çok… Çünkü o sadece olmadığı için kızar ya da üzülür. Ama siz hem sevdiğiniz, hem de özlediğiniz için üzülür hem de olmasına izin vermediğiniz için kendinize kızdığınız için üzülürsünüz. Böyledir bazı aşklar. Bir şeyler yaşanır adı olmaz. Bazı aşklar ayrılık olmadan biter…
Merve K.
18 Kasım 2012 Pazar
Ağız Alışkanlığı
Hissetmesek de bir yerlerde olduğunu biliyoruz, dokunmaya korktuğumuz yaralarımızı.
Ve daha nelerden korkuyoruz kim bilir…
Ve daha nelerden korkuyoruz kim bilir…
Sahi saçma değil mi yaşananlar?
Peki, neden böyledir ki bu insanlar?
Bu sorulara bile kendimiz cevaplamaya çalışıyoruz nedense. Budur belki de bizi kaybeden kişi yapan. Hayatın içinde kaybolup gidiyoruz zamansız ve buna kimse aldırmıyor çünkü onlar pervasız. Herkes kendi içinde yaşıyor, yaşamaya çalıştığı hayatı ya da sadece “hayat” diyor ağız alışkanlığı.
Saklamaya çalışsak da kalbimiz ele verir bizi.
Gözlerimizde her seferinde öne atar kendini.
Bakmaya korksak da bu aşk tutsak eder beni.,
Parmaklıklar arasında kalır tüm bedenim.
Her canım yandığında kaybolurum biranda.
Görmez beni tanıyan her kişi.
Bir tek sen görürsün tüm benliğimi.
Ya da bilirim aslında sende görmezden gelirsin sevgimi.
Haykırmaktan korkuyorum, avazım çıktığı kadar susuyorum şimdi.
Yalnız sen haykıra biliyorsun sevdiğini…
Sadece uzaktan izliyorum ben ise…
Duyuyorum konuşuyorsun bir şeyler.
Beni fark edince susuyorsun,
Ve fısıldıyor bütün gerçekler…
Şimdi kalkıp gitmek için bir nedenim varken
Ben hala hangi sebeple oturuyorum?
Cevabım olmasa da kalbimden konuşuyorum…
Ruhumu dağıtırken sen şimdi etrafa,
Ben nereden başlayacağım toplamaya?
Merve Ç. Ve Büşra K.
15 Kasım 2012 Perşembe
Bu Sonu Önce Ben Yazdım.
Kimselerin başını bile bilmediği o günlerde
ayrılık sevgiyi hissettiğim ilk anda korkum oldu
seni bulup bulup yitirdim düşlerimde
sonra yeniden buldum yeniden yitirdim
bende kalacağın bir yarın kurgulayamadım
sevgiyi ve korkuyu birlikte yaşadım
bu yüzden bir daha göremeyecekmişim gibi uzun ve derindi bakışlarım
her yeni buluşma ilki kadar heyecanlıydı ve sensizlik hep seninleydi...
bu sonu önce ben yazdım
kimselerin başını bile bilmediği o günlerde
bilseydin ayrılığa yazgılanmış bir sevgiye açar mıydın yüreğini
takvimden günleri birer ikişer çalmama
aylara yıllara yerleşmeme izin verir miydin
görüyor musun farkında olmadan ne çok şey paylaşmışız seninle
bu sonu önce ben yazdım
kimselerin başını bile bilmediği o günlerde
hayallerin ardından serüvenlere sürüklendik seninle
hiç görmediğimiz ülkelerde hayatlar kurar evler döşerdik
kısa vadeler seçerdik hayatlarımızı yenilemeye
o gün gelmezdi bir türlü
vade dolmazdı
birileri çıkar yolumuzu değiştirirdi
yeni hayaller armağan ederdi bize
çocuk olur kanardık
sonuna kadar gidilecek yollar yerine böyle kopuk maceralara tutkunduk
seviyorduk
bir yaz gecesi dolunaydı
bana bakmıştın.
bende korkularımı yenmiştim
bizden başka inanacak kimsem kalmamıştı
yorgunduk kazanmak zorundaydık üstelik
adımlarımıza güç verecek sağlam zeminlerden yoksunduk
içimiz bir kararsa bir daha güneşi göremezdik
birbirimize güvendik, bize aşılmayacak dağ taş kalmadı sandık
en güzel günlerimizdi o günler
bu sonu önce ben yazdım
kimselerin başını bile bilmediği o günlerde
sonra her şey değişiverdi
umutlarımızı yitirdik
kendi ayak izlerimizden yürüdükçe birbirimize
dostluğun vermiş olduğu lezzeti üretmekten bıkkın
kışkırtıcı huysuzluklardan medet umduk
ayrı dünyaları özledik
kendi peşimizden koştuk başkaları diye
şimdi şarkılar söylediğimiz birbirimizin gözlerinde eriyip gittiğimiz puslu gecelerin kokusu burnumda tütüyor
beni beni böyle bir gecede öldürmeliydin
bir cennetten bir cennete geçmeliydim
itirazım olmazdı
sürgünleri bana vermemeliydin.
Beni beni böyle bir gecede öldürmeliydin
ayrılık çığlıkları kanımı dondururken
gemilerimi yakacak çılgınlıklarımı gemleyip
kendime ve sana en mutlu bölünmeleri vaat etmiştim
benden armağan olacak bütün bensizlikleri reddettin
ve ben hiç bilmediğim dokunuşlarınla yüreğimden izlerini kazıdım
bu sonu önce ben yazdım
Kahraman Tazeoğlu
11 Kasım 2012 Pazar
Alevinde Külüm.
Seni ezberledim ben.
Yüzünün en ince ayrıntılarına kadar…
Parmaklarımı yüzünde gezdirdim bir kere, saçlarını okşadım mesela…
Uyurken nasıl da masum oluyorsun, biliyor musun?
Sarıldım sana sımsıkı, nefesini çektim içime…
Mutluydum kollarında bir çocuk gibi.
Dudaklarım sadece dudaklarına değil, ruhuma da değdi.
Kalbini de dinledim… Nasıl hızlı atıyordu…
Ve nasıl da hızlı nefes alıp, nefes veriyordun.
Kollarına aldın beni bir kere, dokundum sana, bütünleştik…
Yanacağımı bile bile yandım…
Senin ateş olduğunu bildiğim halde,
Alevinde kül oldum ben…
Merve K.
29.09.2012
Cumartesi
8 Kasım 2012 Perşembe
Buğulu Bir Cam.
Sonbahar mevsiminde dökülen yapraklar kadar,
Yorgunum bu aralar.
Ne gitmeye mecalim var aslında ne de kalmaya
Savrulup gidiyorum oradan oraya…
Zaman kayıp giderken ellerimden, farkında olmuyorum çoğu zaman. Dilediğince yaşıyorum sevgimi… Hayatımı… Her şeyi düşünerek nereye kadar yaşar ki insan? Umutla, hayallerle tutunmaya çalışırım, hoyrat rüzgarlara rağmen. Uçurumun kıyısında hissederim kendimi. Sadece anılar vardır o an yanımda. Ama anılarında elleri yoktur. Düşmeye mahkumumdur…
Şimdi neredeyim bilmiyorum. Kayboldum bu yalnızlıkta. Nefes almak kolayken bu bedene, vermek çok zor oluyor işte. Buğulu bir camdan izliyorum artık hayatı. Silmek gelmiyor, görmek için akan zamanı… Tek kişilik bir yolculuk yapıyorum dönüşü olmayan… Dönmeye cesaretim, umudum kalmayan… Hayallerimi de bırakıp bir kenara, usulca gidiyorum… Cesaretimi, korkularımı, umutlarımı bir boşluğa bırakıp… Sadece gidiyorum.
Merve Ç.
07.11.2012
Çarşamba 11:20
07.11.2012
Çarşamba 11:20
Kandırmalı Sevdalar.
Kaçıyorum bugünlerde her şeyden,
Senden ve benden.
Biz’den kaçarken tökezliyorum yollarda.
Güçlük çekiyorum bu yarım insanlarla.
Bir yarım da sendin hayatımda,
Hiçbir zaman tamamlayamadım da…
Çaba sarf edecek gücümde kalmadı ya!
Seni ellerimle iterken artık;
Umutlar yakışıyor yakama,
Sarsıyorlar beni tümüyle.
Ve yine senden kaçarken,
Umutsuzluklar kovalıyor beni.
Arkama bile bakmadan gidiyorum şimdi…
Oysa biri omzuma dokunup,
Geri çevirse yolumdan “gitme” dese.
Bir umuda daha bağlanırım o an.
Kolaydır beni kandırmalı sevdalar…
Büşra K. ve Merve Ç.
6 Kasım 2012 Salı
Acım Mı? Geçmedi… Alıştım Sadece
Kalır gibi gidişlerini izledim önce, sonra gider gibi kalışlarını… Ve anladım ki ne sen gidebiliyorsun ne ben kalabiliyorum. Öyle bir hayat yaşıyoruz ki şimdi; ağlamak gülmenin mahkumu, gülmek ağlamanın gardiyanı gibi sanki…
Ve anladım ki ne seninle ağlayabiliyorum, ne de sensiz gülebiliyorum.
Belki de sen aşka aşıktın, ben üstüme alındım bilmiyorum. Bir gün gerçekten seni terk edebilecek miyim onu da bilmiyorum. Üzerine sinen benin kokusunu duymadan yaşayabilecek misin?.. Çünkü, senden geriye sadece sen kalana dek terk edilmiş olmuyorsun.
İnsan yaşadığı anın değerini yaşadıklarından ötürü değil, neler yaşayacağını bilmediğinden ötürü bilmez. Seni çok seviyorum; bir gün seni terk etme gücümü kendimde bulup bulamayacağımı bilmeye bilmeye… Anlıyor musun?
Gel “biz” olalım demek kolay… Benimle hiç olur musun?
Acım Mı? Geçmedi… Alıştım Sadece
İnsanlar geçmişlerine en büyük ihaneti unutarak yapar. Benim geçmeyen geçmişim hep şimdimde duruyor. Anılar unutmayı zorlaştırmak için verilmiş cezalardır sevgilim. Ben bu cezaya gülümsüyorum. Senin bıraktığın hiçbir şey ardımda kalmadı benim. İnsana en uzak düşen şey, bilerek geride bıraktıklarıdır çünkü… Kalbimdeki yerine hiç ihanet etmedim. Gidişin hiç bitmedi bende. Kaybedecek de olsam bir yolum vardı sende. Ve hayat o kadar kuralsızdır ki bazen, oyunu kuralına göre oynamak bile kazandırmaz insana. Seni kaybedeceğimi bile bile oynadım bu oyunu. Utanmaktan utanmadan..
Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.
Beni mutlu edecek yalanlar söylemeyi öğrendim sensizlikte. Küçük mutluluklara büyüteçle bakmayı bildim. Sustum öylece. Konuşamadım sensizlikle. Gidişini haklı gösterecek uyduruk bahaneler buldum kendime. Sustum öylece… Kimse benim kadar sessiz susamazdı. Zaten o eski tadı da kalmadı susmaların; kime sorsam konuşuyor şimdi. O kadar sustum ki sensizliğe, sessizliğimde boğuldum her gece. Çok düşündüm seni düşünmemeyi. (Düşünmekle olmuyormuş seni düşünmemek). Keşke bana beni nasıl unuttuğunu öğretseydin, belki ben de sana uyardım. Anlamadığım tek şey; bende duran zaman sende nasıl geçiyor?
Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.
Ben senden mutlu bir son değil, mutlu bir sonsuzluk istemiştim. Anlamadın! Belki de seni güzelleştiren, hayatın çirkinliğiydi… Bunu da ben anlamadım! Acaba benimle mutlu olduğun için mi beraberdin yoksa ben mutlu olduğum için mi? Bu sorunun da cevabını bırakmadın. Sadece gittin. Aşk ne senin bende gördüğündür ne de benim sende gördüğüm. Aşk; birlikte gördüğümüzdür sevgili. Seninle aynı değilmiş aşka bakışımız. Sen benden kusursuz bir aşk istedin, ben senden yaşanabilir bir aşk. Belki bu yüzyılın insanı değilsin diyeceksin bana ama bence aşk karşındaki insan çırılçıplakken bile gözlerini onun gözlerinden ayırmamaktır sevgili. Bu kadar temiz severken seni, koca bir hayatı kirletip terk ettin beni. Bu hayat seni unutabileceğim kadar uzun değil sevgili.
Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.
Sen bir katilsin ama suç işlemedin. Suç işlemeden katil olanlar sadece kalp kıranlardır. Keşke “beni” öldürseydin; kalbimi değil! Üzülme sakın. Yaşayan ölülere yas tutulmaz sevgili. Ağlarken bile güzel kalmayı becerebilen yüzünle hatırlıyorum seni. Bensiz de yaşayabilecekken, beni tercih edendin o zamanlar. Nasıl da inanmıştım konuştuklarına. “Sevdim” demiştin, hatırla. Oysa sevilmekten önce güvenilmek isterdim ben. Daha ilk kıskançlığımda çekip gittin. Kıskanmak aşkın bencil yüzüdür sevgilim. O kadar da mı hatrım yoktu sende? Aşkı meslek edinmiş yüreğin meğer ne kadar da hazırmış her yeni başlangıca hazin bir son bulmaya… İçindeki eksikliği boşluk zanneden sevgilim; şimdi gözlerimizin her çarpışmasında kırılan kalbimin parçaları hayatıma batıyor biliyor musun?
Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.
Aramıza kaç dünya girdi kim bilir? Senden sonra öyle büyük bedeller ödedim ki… Senin yalan ve ihanete ödediğin bedelin çok daha ağırını ben dürüstlüğüme ödedim. Ömrüne kattığın mutluluğu, benim hayatımdan çalman doğru muydu sence? Gözlerin beni ararken benden önce kaç gözde kirlendi kim bilir? Bunun hesabını hiç sormadım ben sana. Ama sen geçmişimi kabullenemediğin için, geçmişime sahip olmaya çalıştın. Benim olmak için değil, ait olmak için sahiplendin. Yine yanıldın! Değişirsin diye çok bekledim. Ve anladım ki insan değişir ama bizi asıl üzen hiç değişmeyenlerdir. Yaralar acıyı saklar, izleri hayatı gösterir. Gözlerini biraz aralayabilseydin, sana aydınlığı öğretecektim. Şimdi geceyi yak ki ışısın. Gidişini affetmeyişimdendir bu gaddar halim. Senden çok daha alaları beklese de kapımda, ben şairim; kıyamam turnayı gözünden vurmaya…
Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.
İnsanı yaşatan ve ayakta tutan umutların, bir gün insanı öldüren umutlara dönüşmesi ne acı. Hâlbuki bütün bunlara ne gerek vardı? Hayat beni sensizken de uzun uzun öldürüyordu zaten. Ah bir de ölmeyip böyle benim gibi yaralı kaldın mı vay haline. Zamanla biter diye diye zamanı bitiriyor omzunda ağladığın dostların. Hâlbuki zaman acıyı bitirmez, dönüştürür sevgilim. Doğru tecrübeleri körelten, yanlış sıralamalardır. Başlamak bitirmenin yarısıysa, yanlış başlamak hatanın tamamıdır. Yanlış aşkta kazanmaksa, aslında kaybeden olduğunu bilmemekmiş… Bütün bunları bana sen öğrettin. Bilmeden… Her “yeniden”, gerçekten yeniydi eskiden. Şimdi her başlangıç, bitişini ezbere bildiğimize merhaba demek yeniden ve yeniden. İşte hayat böyle susturuyor insanı bazen. Başlıyorsun ama sonunu getiremiyorsun. Her şey o bildik ayrılığa çıkıyor çünkü… Böyle zamanlarda basiretin bağlanır, dilin kurur, kalbin donar. Başladığın cümleni kendin bitiremezsen, noktayı başkası koyar.
Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.
Şimdi içimde varmaktan çok bir gitme isteği. Zaman o kadar cimri ki; hiçbir saniyesini vermiyor geri. Zamanın değerini daha iyi anlıyorum bu yalnızlık yolunda şimdi. Ki beni zaten bu kalabalıklar yalnızlaştırdı sevgili. Yalnızlık tek başına taşınır. Sakın yanlış anlama, kendimi yitirmiş değilim, sadece sende kayboldum o kadar. Hayat sunduğu her engelin arkasına bir mutluluk saklıyor. Elbet yolumu bulurum yine. Elbet yine mutlu olurum. Kış geldi bak, ayrılığımızın beyaz çölü. Yine bahar gelecek, yine mevsimler dönecek ama gelecek de bir gün geçecek. Bu kadar konuştuğuma bakma. Aslında ben sana hep susacaktım ama sen kelimeleri ağzımdan çaldın. Ah sevgili… Beni benden alıp gittin; içimde bensizlik dışımda sensizlik var şimdi. Sadece şunu merak ediyorum; hiç ağlamıyor musun özlerken? Bu kadar mı yoruldun benden?
Şimdi son sözüm sana şu sevgili: bazı erkekler adam doğar, bazıları sonradan adam olur. Ben aşkı nimet gibi başımın üstünde taşıdım; bundandır boyun eğmeyişim. Riski bazen kazanmak, bazen de elindekini kaybetmemek için alırsın. Hayat böyle işte korkun kadar kaçar, cesaretin kadar savaşırsın!
Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.
Kahraman Tazeoğlu
1 Kasım 2012 Perşembe
Kalp Ritmim.
Karardı bak yine gökyüzü.
Kaybettim artık güneşimi neredesin?
Gelmedin, gelmezsin de bilirim.
Ben ise usanmadan seni beklerim...
Saatler, günler, haftalar ve aylar yıldırsa da beni, hep seni düşlerim. Hep seni beklerim sana rağmen, hep yanımda ol isterim. Ama nafile… Elimden tutmasan da aynı şehirde olmak bile huzur verir bazen bana. Mesela bir pencerenin ardında hayal ederim seni. Açtığında tam karşımda, kilitlediğinde hayatının dışında. Hayatı böyle yaşamak istersin sen. Ben ve biz olmadan. Oysa sessiz ve umutsuz bir dünyada, seninle seslenmişti yüreğim. Bazen boğazına hıçkırıklar karışır, bazen de ümitlerle nefes alırdım. Yaşardım ya yeterdi bu kadarı. Görürdüm ya seni yeterdi. Uzaktan… Çok uzaktan hissederdim seni. Kalbimin o anda ritmi bozulur. Hızlanır nefesim. Anlarım, bir sen daha gelir uzaktan. Belki sen değil, fakat sana benzeyen biri belli.
…Bu bulutlar altında ne kadar dayanırım?
Bir ışık olsa şimdi hayatımda, alışırım.
Ama yok ki hiçbir sebep yaşamaya,
En önemlisi de sen yoksun kalbimim yanında.
Merve Ç. ve Büşra K.
03.10.2012
Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)