14 Kasım 2015 Cumartesi

William Shakespeare - Bazen




Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
Güneş kucağındadır, bilemezsin. 
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür, 
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın. 
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın. 
Uçar gider, koşsan da tutamazsın... 

William Shakespeare

Montaigne - Kendine Acındırmak




Kendimi kaptırmamaya çalıştığım çocukça, yakışıksız bir duyumuz 
vardır. Dertlerimizle dostlarımızı acındırmak, kendimize vah vah 
dedirtmek. Başımıza gelenleri büyütür, şişirir, karşımızdakini 
ağlatmak isteriz, neredeyse. Başkalarını kendi dertleri karşısında soğukkanlı gördük mü överiz, 
ama soğukkanlılığı bizim dertlerimize karşı gösterdiler mi darılırız, 
kızarız. Dertlerimizi anlamaları yetmez, yanıp yakınmalarını isteriz. 
Oysaki insan sevincini büyülterek anlatmalı, üzüntülerini kısaltarak. 
Kendini yok yere acındıran gerçekten dertli olunca acınmamayı 
hakeder. Durmadan vahlanan kimse vahlanılmaz olur. Kendini canlı 
iken ölü göstereni, ölü iken canlı görebilir herkes. Öylelerini gördüm 
ki, eş dost kendilerini gürbüz, keyifli görecek diye ödleri kopar, 
iyileşmiş sanılmamak için gülmelerini tutarlardı. Sağlık, kimseyi 
acındırmadığı için, nefret ettikleri bir şey olurdu. İşin tuhafı, bu 
gördüğüm kimseler kadın da değildi.

Montaigne

22 Ekim 2015 Perşembe

Kürşat Başar - Hiç Bir Yere Doğru


Sana hoşçakal demeye geldim,
sen yoksun, iyi ki yoksun.
bütün gün sokaklarda, amaçsızca dolaştıktan sonra
yapayalnız, boş, hiç dolmayacak bu eve geldim.
eski bir daktilonun, plakların, boş bir yatağın insansız,
hiç giyimeyecekmiş gibi duran askıdaki elbiselerin
resimlerini çektim. Bu evde yalnızlığın nasıl olduğunu öğrendim.
Seni çok seviyorum. Ama daha fazla kalamayacağmı hissediyorum.
burası beni acıtıyor, sen beni acıtıyorsun çok fazla
daya fazla dayanamıyorum.
ne zamandır bu ilişkinin beni mutlu etmediğini, edemeyeceğini,
daha az mutsuz olmak ve daha az mutsuz etmek için harcadığım onca çabanın da yetersiz kaldığını görüyorum.
yalnız olduğum günler deniz kenarında yürürken düşündüklerim bunlardı..
çok kısa zamanda bir başka ilişkinin yıllarla gelemeyeceği yere geldik.
hem de birlikte yaşamadan birlikte uyanmadan.
her şeyiyle yaşansa belki güzel olacak bir ilişkinin
yalnızca acılarını, imkansızlıklarını, güçlüklerini yaşamak mı yıprattı her şeyi, bilmiyorum...

kapıda bir anahtar sesi duymak istiyorum

senin içeri girmeni istiyorum aynı zamanda hiç girmemeni...
ikisini de çok istiyorum, hava karardı, gitmem gerekmiyor ama gitmek istiyorum neden gitmek istediğimi, nereye gitmek istediğimi bilmiyorum.
yazarın dediği gibi 'yaşam ilk kez korkutuyor beni'
oysa, ne çok bekleyen var.
Bekleyenlerle yaşanacak hiçbir şey kalmadığını hissediyorum
sanırım bildiğim, tek başıma becerebildiğim pek az şeyden birini yapacağım:

Yolculuk, Hiç Bir Yere Doğru

Kürşat Başar


29 Nisan 2015 Çarşamba

Senin Gibi Gülmesinler


Sana yine yalnızlığımın en ağır cümleleri.Sana yine yan yana gelen o harfler.
Sana yine herkesten daha uzak.

Uzaksan uzaklığını bil. Gelme düşüncelerime,
gelme benimle beraber her yere.
Söyle, senin gibi gülmesinler de!

Senin gibi bakmıyor zaten kimse. Bendeki
yerine hiçbir kuş konmuyor.

Büşra K.

13 Mart 2015 Cuma

Ceyhun Yılmaz - Anlamadın



hiç anlamadın beni 
bir geminin limandan ayrılmasına 
ağladığımı görmedin 
sen bilmezsin 
liman olurum ben giden her vapurun ardından 
bazen deniz.... 
ve bir geminin pervanesi değidir 
betona çarpıp üstünü ıslatan o damlalar! 
el sallamalar arasında 
göz yaşlarımı dalga sanır herkes

Ceyhun Yılmaz

14 Ocak 2015 Çarşamba

Ceyhun Yılmaz - Acaba



Bin kez öptüm yine İstanbul'u bugün 
Yağmur mu yoksa ben mi ağlıyorum 
Yalnız bütün şehirden özür dile 
Bir gün gelirsen buralara 
Sayende İstanbul sırılsıklam... 
Herhangibir akşamüstü 
Sensizlik yine beni yakaladı suçüstü 
Şu an baktığım denizden 
Ne vardı sevdalarım bir bir çıksa 
İçimdeki karanlığı alsa 
Kızıl saçların omuzlarımda dolaşsa 
Birdaha ağlarmıyım acaba?

Ceyhun Yılmaz